Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Türkiye Kısmı Araştırma vazifelisi ve Karadeniz uzmanı Dr. Andrey Boldırev, Sputnik’e demecinde ABD’nin Karadeniz bölgesindeki maceracı teşebbüslerinin bölgedeki ülkeleri ve bilhassa de tansiyonun tırmanmasını istemeyen Türkiye’yi endişelendirdiğini belirtti.
Rus uzman, “Sahiden de ABD’nin Karadeniz’de oluşturduğu hayli uluslu deniz kümesine Türkiye de katılıyor. Lakin, ABD’nin tersine Türkiye’nin hareketleri Rusya aykırısı değil. Ankara, NATO’nun genel siyasetlerine katılıyor ve hem de kendi rotasını koruyor, çünkü Karadeniz bölgesindeki tansiyonun tırmanmasını istemiyor” diye konuştu.
bununla birlikte Batı’nın Karadeniz’deki kümesinin güçlenmesinin yakın gelecekte ‘sıcak’ bir sonuç getirme ihtimalinin pek bulunmadığına, ancak bunun hiç iz bırakmadan geçeceğinin de düşünülemeyeceğine dikkat çeken Boldırev, şu biçimde konuştu:
“Batı’nın Karadeniz sularındaki deniz kümesinin güçlenmesine karşın, Batı’nın siyasetinin tıpkı biçimde, yani sıfır ‘sıcak’ sonuçlu göstermelik tansiyon formunda ilerlemeye devam ettiğini düşünüyorum. ABD ve NATO’nun Karadeniz bölgesindeki siyasetine muhafazakar açıdan bakılması gerektiğine inanıyorum. Tüm NATO tatbikatlarının ‘sıcak’ bir biçimde sonuçlanmaması gerçeği, her seferinde tıpkı şeylerin yapılacağını, yani hareketlerin tamamlanmasından daha sonra hiç kimsenin hatırlamayacağı sessiz tehditlerin olacağını gösteriyor. Ama tüm bunlar birikiyor. Gerekli çıkarımlar yapılıyor. Ve er ya da geç bunun, Batı’nın beklentilerini karşılaması ihtimali pek olmayan muhakkak bir kararı olacak.”
Türkiye’nin bu niçinle Karadeniz siyasetinde ABD ve NATO’nun bölgedeki ileri ataklarını hesapladığını ve muhtemel sonuçlarını dikkate aldığını vurgulayan Boldırev, şunları söylemiş oldu:
“Belli ki hiç bir Karadeniz devleti bölgede savaş istemiyor. Ukrayna da olayların askeri minvalde gelişmesinden korkuyor. Donbass’taki savaşın bir daha patlak vermesi ihtimal dahilinde. Lakin bununla birlikte NATO’nun bu biçimde bir çatışmaya açık bir biçimde müdahale edeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu biçimde bir senaryonun sonuçları epeyce trajik olabilir. Ankara olağan olarak tüm bunları dikkate alıyor ve denizaşırı ortakların doktrinlerine nazaran değil, kendi dış siyaset konsepti doğrultusunda hareket ediyor.”
Rus uzman, “Sahiden de ABD’nin Karadeniz’de oluşturduğu hayli uluslu deniz kümesine Türkiye de katılıyor. Lakin, ABD’nin tersine Türkiye’nin hareketleri Rusya aykırısı değil. Ankara, NATO’nun genel siyasetlerine katılıyor ve hem de kendi rotasını koruyor, çünkü Karadeniz bölgesindeki tansiyonun tırmanmasını istemiyor” diye konuştu.
bununla birlikte Batı’nın Karadeniz’deki kümesinin güçlenmesinin yakın gelecekte ‘sıcak’ bir sonuç getirme ihtimalinin pek bulunmadığına, ancak bunun hiç iz bırakmadan geçeceğinin de düşünülemeyeceğine dikkat çeken Boldırev, şu biçimde konuştu:
“Batı’nın Karadeniz sularındaki deniz kümesinin güçlenmesine karşın, Batı’nın siyasetinin tıpkı biçimde, yani sıfır ‘sıcak’ sonuçlu göstermelik tansiyon formunda ilerlemeye devam ettiğini düşünüyorum. ABD ve NATO’nun Karadeniz bölgesindeki siyasetine muhafazakar açıdan bakılması gerektiğine inanıyorum. Tüm NATO tatbikatlarının ‘sıcak’ bir biçimde sonuçlanmaması gerçeği, her seferinde tıpkı şeylerin yapılacağını, yani hareketlerin tamamlanmasından daha sonra hiç kimsenin hatırlamayacağı sessiz tehditlerin olacağını gösteriyor. Ama tüm bunlar birikiyor. Gerekli çıkarımlar yapılıyor. Ve er ya da geç bunun, Batı’nın beklentilerini karşılaması ihtimali pek olmayan muhakkak bir kararı olacak.”
Türkiye’nin bu niçinle Karadeniz siyasetinde ABD ve NATO’nun bölgedeki ileri ataklarını hesapladığını ve muhtemel sonuçlarını dikkate aldığını vurgulayan Boldırev, şunları söylemiş oldu:
“Belli ki hiç bir Karadeniz devleti bölgede savaş istemiyor. Ukrayna da olayların askeri minvalde gelişmesinden korkuyor. Donbass’taki savaşın bir daha patlak vermesi ihtimal dahilinde. Lakin bununla birlikte NATO’nun bu biçimde bir çatışmaya açık bir biçimde müdahale edeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu biçimde bir senaryonun sonuçları epeyce trajik olabilir. Ankara olağan olarak tüm bunları dikkate alıyor ve denizaşırı ortakların doktrinlerine nazaran değil, kendi dış siyaset konsepti doğrultusunda hareket ediyor.”