Murat
New member
Kibritten Önce Ne Vardı?
Yaşadığımız zamanın esrarengiz problemleri arasında yer alan kibir konusu, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de zihinleri meşgul ediyor. Ama bir dakika, kibir demek ne demek? Ve kibir, gerçekten de tarihin en eski "düşman"larından biri mi? Haydi, derin bir nefes alalım ve bu konuda bir yolculuğa çıkalım. Çünkü kibirden önce neler vardı, biliyor musunuz?
İnsanın doğasında var mı? Yoksa sonradan mı edinildi? Bu sorular, her akşam sohbetinin "sonra"sında hep aklımıza gelir. "Kibret bir işaret mi, yoksa insanın kendini başkalarından yüce görme arzusu mu?" Bugün bunu tartışıyoruz. Kim bilir, belki de kibir, toplumsal bir hastalık ya da sadece "benim en güzel bıyığım" demek kadar basit bir insan zaafı.
Kibirin Kimyası: Biyoloji mi, Sosyoloji mi?
Kibirin kökleri, biyolojik ya da sosyolojik açıdan oldukça tartışmalı. Fakat, tek bir şey kesin: Kibirin peşinden gidenler genellikle kendilerini başkalarından üstün görme eğilimindedirler. Ancak bu üstünlük, gerçekten mi "üstünlük"? Burada devreye giren, "Stratejik zekâ ve çözüm odaklı düşünme" olabilir mi?
Şimdi, tipik bir erkek yaklaşımını ele alalım. "Kibirli insanlar genellikle sorunları görmezden gelir ve çözüm odaklı bir bakış açısına sahip değillerdir," derse biri, bu oldukça anlamlı bir görüş gibi duruyor, değil mi? Yani, erkeklerin doğasında bir tür çözüm arayışı olduğunu söylemek, fazlasıyla klişe olabilir; ama burada önemli olan, kibir gibi çok katmanlı bir olguyu bu kadar yüzeysel bir şekilde değerlendiremeyecek kadar zeki olmamız.
Kibirle İlişkiler: "Hayır, O Benim En İyi Arkadaşım, Ama"
Şimdi gelelim daha empatik, ilişki odaklı bir bakış açısına... Yani, kadınların kibirli insanlarla olan ilişkilerindeki yaklaşımı nasıl olurdu? Bir kadının, kibirli birini "anlama çabası" naçizane bir strateji geliştirme aşamasına dönüşür mü? İlişkilerde bu tür davranışlar sıkça gözlemlenir. Ama burada önemli olan, bu tür davranışları değerlendirirken sadece cinsiyet üzerinden değil, kişisel bakış açıları üzerinden de tartışmamız gerektiği.
Kadınların kibirli birine yaklaşımını daha derinlemesine incelediğimizde, genellikle daha empatik olduklarını gözlemleyebiliriz. Hangi kadın kibirli birini biraz "anlamaya çalışmıyordur"? “Yok canım, hep mi böyle biri olmak zorunda?” ya da “Bunu değiştirmenin bir yolu olmalı!” gibi sorularla, kendini daha derin ilişkilere çekebilmeyi hedefleyen kadınlar için kibirli kişilerin sadece bir "düşman" olmadığını söylemek mümkün.
Fakat burada da bir sorun var, değil mi? Kibirli insanların ilişkilerde baskın olma eğilimi, bazen gerçekten can sıkıcı olabilir. “Ama bak, çok değerli bir insan! İçinde saklı potansiyel var!” şeklinde bir iyimserlik, ilişkilere "açık" bir yaklaşım getirebilir; ancak bu, her zaman sağlıklı bir strateji olmayabilir. Özellikle kibir, derin ve sağlıklı bir ilişkiyi engelleyebilir.
Kibirin Tarihsel Boyutları: Kibirliler Arasında Kim Kazanır?
Kibirin izleri, tarih boyunca hep bir şekilde karşımıza çıkmıştır. Antik Yunan’da Aristoteles, "kibirli insanlar aslında kendilerini başkalarından daha az değerli hissediyorlar," demiştir. Yani, kibir bir nevi "maskaralık"tır. Ama o da ne? Gerçekten kibirli olanlar, çoğu zaman kendilerinin "en iyi" olduklarını düşünürler. Bunu dışarıya nasıl yansıttıklarını bilemeden, kendi özgüvenlerinden sıyrılmaya çalışırlar.
Düşünün, Orta Çağ’da kibirli bir soylunun gözünde, en yüksek sıralama ve prestijle donanmış olmak, aynı zamanda "her şey" demekti. Ancak zamanla, kibirli insanlara dair bu bakış açısı biraz yumuşamış ve "farkındalık" aşamasına gelinmiştir.
Bugün, bir işyerinde kibirli biriyle çalışmak, büyük bir dert olabilir. İnsanlar, etkileşimde bulunduğu kişileri anlamaya çalıştıkça kibir, iyiden iyiye daha büyük bir engel haline gelir. Özetle, kibirli bir insanı anlamak, bazen sadece "bir adım geri atmak" ve onların gizli korkularını keşfetmek olabilir. Ama bu, herkesin tercih ettiği bir yol değil.
Sonuç: Kibirin Ardındaki İnsan Olmak?
Bence kibir, aslında bir nevi insanın içindeki boşlukla baş başa kalmasıyla ortaya çıkar. Kişi, bir türlü dolduramadığı içsel boşluğu, dışarıdan gelen takdirle kapatmaya çalıştığında kibir, kocaman bir top gibi yuvarlanıp etrafa dağılır. Ama kim bilir, belki de kibir, sadece hayatın bir parçasıdır. Biz de bu parçalardan birini, biraz komik, biraz derinlemesine ve biraz da eğlenceli şekilde incelemeyi seçtik. Kibirin doğasında "içsel boşluk" varsa, belki de çözüm, bu boşluğu anlamaktan geçer. Ama bu boşlukla nasıl başa çıkacağız? Aslında burada bulacağınız bir cevabınız yoksa, en iyisi biraz gülüp geçmek!
Yaşadığımız zamanın esrarengiz problemleri arasında yer alan kibir konusu, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de zihinleri meşgul ediyor. Ama bir dakika, kibir demek ne demek? Ve kibir, gerçekten de tarihin en eski "düşman"larından biri mi? Haydi, derin bir nefes alalım ve bu konuda bir yolculuğa çıkalım. Çünkü kibirden önce neler vardı, biliyor musunuz?
İnsanın doğasında var mı? Yoksa sonradan mı edinildi? Bu sorular, her akşam sohbetinin "sonra"sında hep aklımıza gelir. "Kibret bir işaret mi, yoksa insanın kendini başkalarından yüce görme arzusu mu?" Bugün bunu tartışıyoruz. Kim bilir, belki de kibir, toplumsal bir hastalık ya da sadece "benim en güzel bıyığım" demek kadar basit bir insan zaafı.
Kibirin Kimyası: Biyoloji mi, Sosyoloji mi?
Kibirin kökleri, biyolojik ya da sosyolojik açıdan oldukça tartışmalı. Fakat, tek bir şey kesin: Kibirin peşinden gidenler genellikle kendilerini başkalarından üstün görme eğilimindedirler. Ancak bu üstünlük, gerçekten mi "üstünlük"? Burada devreye giren, "Stratejik zekâ ve çözüm odaklı düşünme" olabilir mi?
Şimdi, tipik bir erkek yaklaşımını ele alalım. "Kibirli insanlar genellikle sorunları görmezden gelir ve çözüm odaklı bir bakış açısına sahip değillerdir," derse biri, bu oldukça anlamlı bir görüş gibi duruyor, değil mi? Yani, erkeklerin doğasında bir tür çözüm arayışı olduğunu söylemek, fazlasıyla klişe olabilir; ama burada önemli olan, kibir gibi çok katmanlı bir olguyu bu kadar yüzeysel bir şekilde değerlendiremeyecek kadar zeki olmamız.
Kibirle İlişkiler: "Hayır, O Benim En İyi Arkadaşım, Ama"
Şimdi gelelim daha empatik, ilişki odaklı bir bakış açısına... Yani, kadınların kibirli insanlarla olan ilişkilerindeki yaklaşımı nasıl olurdu? Bir kadının, kibirli birini "anlama çabası" naçizane bir strateji geliştirme aşamasına dönüşür mü? İlişkilerde bu tür davranışlar sıkça gözlemlenir. Ama burada önemli olan, bu tür davranışları değerlendirirken sadece cinsiyet üzerinden değil, kişisel bakış açıları üzerinden de tartışmamız gerektiği.
Kadınların kibirli birine yaklaşımını daha derinlemesine incelediğimizde, genellikle daha empatik olduklarını gözlemleyebiliriz. Hangi kadın kibirli birini biraz "anlamaya çalışmıyordur"? “Yok canım, hep mi böyle biri olmak zorunda?” ya da “Bunu değiştirmenin bir yolu olmalı!” gibi sorularla, kendini daha derin ilişkilere çekebilmeyi hedefleyen kadınlar için kibirli kişilerin sadece bir "düşman" olmadığını söylemek mümkün.
Fakat burada da bir sorun var, değil mi? Kibirli insanların ilişkilerde baskın olma eğilimi, bazen gerçekten can sıkıcı olabilir. “Ama bak, çok değerli bir insan! İçinde saklı potansiyel var!” şeklinde bir iyimserlik, ilişkilere "açık" bir yaklaşım getirebilir; ancak bu, her zaman sağlıklı bir strateji olmayabilir. Özellikle kibir, derin ve sağlıklı bir ilişkiyi engelleyebilir.
Kibirin Tarihsel Boyutları: Kibirliler Arasında Kim Kazanır?
Kibirin izleri, tarih boyunca hep bir şekilde karşımıza çıkmıştır. Antik Yunan’da Aristoteles, "kibirli insanlar aslında kendilerini başkalarından daha az değerli hissediyorlar," demiştir. Yani, kibir bir nevi "maskaralık"tır. Ama o da ne? Gerçekten kibirli olanlar, çoğu zaman kendilerinin "en iyi" olduklarını düşünürler. Bunu dışarıya nasıl yansıttıklarını bilemeden, kendi özgüvenlerinden sıyrılmaya çalışırlar.
Düşünün, Orta Çağ’da kibirli bir soylunun gözünde, en yüksek sıralama ve prestijle donanmış olmak, aynı zamanda "her şey" demekti. Ancak zamanla, kibirli insanlara dair bu bakış açısı biraz yumuşamış ve "farkındalık" aşamasına gelinmiştir.
Bugün, bir işyerinde kibirli biriyle çalışmak, büyük bir dert olabilir. İnsanlar, etkileşimde bulunduğu kişileri anlamaya çalıştıkça kibir, iyiden iyiye daha büyük bir engel haline gelir. Özetle, kibirli bir insanı anlamak, bazen sadece "bir adım geri atmak" ve onların gizli korkularını keşfetmek olabilir. Ama bu, herkesin tercih ettiği bir yol değil.
Sonuç: Kibirin Ardındaki İnsan Olmak?
Bence kibir, aslında bir nevi insanın içindeki boşlukla baş başa kalmasıyla ortaya çıkar. Kişi, bir türlü dolduramadığı içsel boşluğu, dışarıdan gelen takdirle kapatmaya çalıştığında kibir, kocaman bir top gibi yuvarlanıp etrafa dağılır. Ama kim bilir, belki de kibir, sadece hayatın bir parçasıdır. Biz de bu parçalardan birini, biraz komik, biraz derinlemesine ve biraz da eğlenceli şekilde incelemeyi seçtik. Kibirin doğasında "içsel boşluk" varsa, belki de çözüm, bu boşluğu anlamaktan geçer. Ama bu boşlukla nasıl başa çıkacağız? Aslında burada bulacağınız bir cevabınız yoksa, en iyisi biraz gülüp geçmek!